top of page
  • Instagram

Buğday.

Buğdayın dünyadaki yolculuğu ve keşfi üzerine araştırmalar ülkemiz topraklarının buğdayın gen merkezi olduğunu yani burada doğduğu ve bin yıllardır burada evrimleştiğini ortaya koymuştur.

Yerel buğdaylar ıslah edilmiş modern buğday türlerine kıyasla çok daha besleyici ve gluten oranı düşük, sindirimi kolaydır fakat niceliksel verimi 4-5 kat düşüktür.

Bulunduğumuz kuzey ege-güney marmara bölgesinde nesillerdir ekilen ve bölgenin koşullarına adapte olduğuna inandığımız Karakılçık, Sarı Buğday ve Akkunduz gibi yörenin süregelmiş yerli(atalık) buğdaylarını ekmeyi, çoğaltmayı, geleneksel yöntemler ile işleyip mutfaklara ulaştırmayı seviyor, bir tarih bilinci ile yapıyoruz.

Köyümüzün yer aldığı Bayramiç / Çanakkale bölgesindeki yerel halktan duyduğumuz yöredeki tekerlemeden ilham ile ürettik:
“Karakılçık’ın bulguru, Sarı Buğday’ın keşkeği, Akkunduz’un ekmeği…”

Kültürel mirasları ve yerel değerleri yaşatmak, buna çabalarken ekoloji ile uyum aramak, sürdürülebilir bir insanlık ve besin yaklaşımı önceliğimiz.

Nohut.

Binlerce yıldır tarımı yapılan ve anavatanının bu topraklar olduğu bilinen, birlikte evrimleştiğimiz hububatlardan biri. Ve hala vazgeçilmezlerimizden. Aynı zamanda önemli bir bitkisel protein kaynağı.

 

Ülkemizde nohut tarımının tarihi izleri 9000 yıl öncesine dayanır. Yerli tohum demek, toprağımıza, havamıza göre adaptasyonlar geçirmiş, dayanıklı, güçlü tohum demek. Bu sebeple yerli tohumları sürdürmeye, onları ekmeye ve paylaşmaya önem veriyoruz.

Hiçbir zirai ilaç, suni gübre veya müdahale görmeden, çeşitliliğe yer vermeye çalıştığımız tarlamızda, buğday ve susam ile münavebeli olarak yetiştirdiğimiz yerel nohut, düşük glisemik indeksli, kan şekeri düzenlenmesine yardımcı bir süper besin.

Temmuz ortasına denk düşen nohut hasat vaktinde, sabah gün doğarken ‘yolma’ya başlayıp, güneş tepeye yükselene kadar çalışıyoruz. Nohut sineklerinden korunmak için gözümüz ağzımız kollarımız, her yerimizi kapatıyoruz. işçiliği zor gıdalardan biri. 3 yıldır elimizdeki tohumu çoğaltıyoruz.

Susam.

Bayramiç’e geldiğimizde insanıyla toprağının geçmişinde hangi bitkiler, hangi üretimler var diye baktığımızda bulduklarımızdan biri de susam oldu. Pek kimi kimsesi kalmamış köyümüzde şanslıyız ki elimizden tutan, yol yordam gösteren, tohumunu tarihini paylaşan bir komşumuz var. Nesillerdir susam ekiyor, işçiliğini yapıyorlar. 200 yılı aşkın süredir köyümüzde yetiştirilerek sürdürülmekte olan bir yerel tohum.

Tohumu toprakla buluşturma zamanı ve biçimi önemli, tutturması meziyetli olan tohumlardan. Tutmama ihtimaline karşı kenara mutlaka susam ayırılır. Tuttu mu hasadı bir başka meziyet. Bitki yapraklarını döküp yeşil aksam sarıya dönmeye başladıkça her kök, tek tek el ile sökülüyor, demetler hazırlanıyor, bağlanıyor ve 12 adet demet ile güme’ denilen susam çadırları dikiliyor. Devirilmesin, dökülmesin diye sağlamlığı için ince detaylara dikkat ediliyor. gümeler kurumaya bırakılıyor. Kuruduktan sonra bir örtünün üzerine gümeler ters yatırılıyor, demetler sallanıyor ve dövülüyor. Susam taneleri, kuruyup açılan keselerden dökülüyor. Bir defa kaba, iki defa ince elekten geçirip, rüzgarın yardımıyla temizlenip, tüketime hazır hale geliyor.

5000 yıldır tarımı yapıldığı, gen merkezi olan Hindistan’dan Mezopotamya topraklarına milattan önce 2000 civarlarında geldiği anlaşılmış olan susam, %25 gibi yüksek bir oranda protein ve yüksek E vitamini içermesi, antioksidanca zengin oluşu, bünyesindeki kalsiyum, magnezyum, çinko ve lif ile süper besin niteliğinde.
Taş değirmende yıkanıp, kurutulup, öğütüldükten sonra tahin olan susam lezzeti ve şifasıyla şah mat.

Salatalara soslara hamur işleri ekleyerek beslenmeye dahil etmek hem keyifli hem besleyici.
Ayrıca mide yanması yaşayanlara sabah aç karına bir kaşık içmeleri sevgi ile önerilir.

bottom of page